Ice Age Heritage, Alaskan Glaciers – Buzul Çağının Mirası, Alaska Buzulları

Alaska’nın buzullarına bakarken sadece bugüne değil, binlerce yıl öncesinin havasına, toprağına ve suyuna da bakmış oluyoruz. ABD’nin en büyük ve en ıssız eyaletinin doğa hazinesi Buzul Körfezi Ulusal Parkı üzerinde uçakla yapılan bir keşif turu, yerkürenin bu çok eski anıtlarını bambaşka bir açıdan tanıma olanağı veriyor.

Dünyanın üzerinde en az insan yaşayan bölgelerinden biri Alaska; Amerika kıtasının kuzeybatı ucundan Rusya’ya doğru uzanıyor. Yüzlerce canlı türüne yuva olan sık ormanları, ihtişamlı dağları ve gür akarsularıyla bir tabloyu andırıyor bu uçsuz bucaksız coğrafya. Bu kusursuz Alaska resminin en nadide kısmı, hiç kuşkusuz buzulları… Ülkenin Ulusal Parklar Servisi, eyalette resmen isimlendirilmiş 616 buzul olduğunu bildirse de -iyimser bir tahminle- buzulların sayısının toplamda 100 bine yaklaştığı düşünülüyor.

Alaska’nın sert iklimi yaz aylarında yumuşuyor ve ziyaretçilere geçit veriyor. Özellikle bu dönemde bölgenin en popüler doğa varlıkları olan buzullar karadan veya denizden keşfedilebiliyor, ancak büyüklüklerini kavrayabilmek için onları havadan görmek öneriliyor. Benim niyetim de bu. Fakat turistik hava turları genellikle yüksek irtifada ve yaklaşık 10-15 kişilik gruplarla yapılıyor. Uçak penceresinden çekilen bu hafif flu fotoğraflar, güzel bir yaz hatırası olarak albümlerde yerlerini alıyor. Tabii bu koşullar profesyonel bir fotoğrafçıyı tatmin edecek türden değil. Bu nedenle ben ve tur operatörü arkadaşım Greg, özel uçak kiralamaya karar veriyoruz.

Aslında bu fikri aklıma, ismini Jack London’ın Vahşetin Çağrısı romanından hatırlayabileceğiniz Skagway kasabası üzerinde iş için yaptığım yaklaşık yarım saatlik uçuş getirdi. Bu uçuşun sonuna doğru pilot Chuck bir jest yaparak, civardaki iki buzula kısa bir gezinti armağan etti bana. Skagway’e yakın mesafedeki Rainbow ve Davidson buzullarını alçak uçuşla izledikten sonra, Buzul Körfezi Ulusal Parkı’nı da kuşbakışı görme ve fotoğraflama isteği uyandı içimde… İnişte konuyu Chuck’a açtığımda iki buçuk saatlik bir turla Buzul Körfezi’nin sonuna kadar gidebileceğimizi söylüyor. Fotoğraf çekebilmem için uçuşta kapıyı ve pencereyi sökmesi şartıyla anlaşıyoruz. Yaklaşık bin 200 nüfuslu Skagway, 1897’de, “Altına Hücum” olarak adlandırılan dönemde kurulmuş küçük bir kasaba. Ancak yaklaşık 1 milyon turistin yolu buraya düşüyor her yıl. Bu yoğun ziyaretçi sayısı, Alaska’nın en büyük kentlerinin nüfusunu bile geçiyor. Eyaletin başkenti Juneau’da 31 bin, en büyük kent Anchorage’da ise 290 bin kişi yaşıyor.

BUZUL KÖRFEZİ’NE DOĞRU

Alaska’da hava durumu tahminleri ne kadar doğru çıkarsa çıksın, coğrafyanın iklimi, iklimin de coğrafyayı yakından etkilediği bu topraklarda planlarınızı hep bir “acaba” ile yapmak zorundasınız. Tatsız sürprizlere izin vermemek için havanın mümkün olduğunca açık olduğu bir günü seçiyoruz. Uçuş günü Skagway’de hava açık, güneşli ve her şey yolunda görünüyor. Alanda uçağın kapısı söküldükten sonra emniyetimizi alıp Buzul Körfezi’ne doğru uçuşa geçiyoruz. Bölgeyi avucunun içi gibi bilen usta pilotumuz, üzerinden geçtiğimiz buzulların adlarını teker teker sayıyor telsizden: Rainbow, Davidson, McBride, Carroll, Muir, Reid, Lamplugh, Margerie, Gilman, Johns Hopkins ve onlarcası… Fakat beklediğimiz gibi; her ne kadar tahminler açık gösterse de her dakika değişen hava koşullarıyla karşı karşıyayız. Yola çıkarken günlük güneşlik olan hava, Takhinsha Dağları’na doğru parçalı bulutlu, Buzul Körfezi’nde ise kapalı bir hal alıyor. Manzara sürekli değişiyor. Yeşil-beyaz bir coğrafyanın üzerinde süzülüyoruz. Ormanlarla kaplı yamaçlar, karlı ve kayalık dağlar, geniş düzlükler, bataklıklar, nehirler, deltalar ve sonra yine buzullar… İlk uçuşta görme şansına eriştiğim Rainbow Buzulu’yla tekrar karşılaşıyorum. 1573 metre yükseklikte yer alan, 2,41 kilometre genişliğindeki buz kütlesi bir uçurumun kenarında son buluyor ve bu noktadan itibaren yolculuğuna şelale olarak devam ediyor. Sonra 7,4 kilometre genişliğindeki Davidson ve ardından 22,53 kilometre genişliğindeki McBride buzullarının üzerinden geçiyoruz. Hava hâlâ güzel, Chuck da bu avantajla olabildiğince alçaktan uçuyor. Uçağın kapısı da yok, elimi uzatıp dokunasım geliyor bu doğa harikalarına. İlginç şekilde, buzullar havadan bakınca birer otobanı andırıyorlar, üzerlerinde siyah, beyaz, mavi şeritler uzanıyor. Buzun rengi, içindeki hava miktarına ve Güneş’ten gelen ışığın üzerinde kırılıp yansımasına göre beyazdan maviye değişiyor. Buz kütlesinin içinde hapsolmuş kaya, toprak ve mineraller de siyah ve gri renkleriyle göze çarpıyorlar. Buzullar yukarıdan pürüzsüz bir çizgi gibi akıp gitseler de yaklaştıkça üzerlerindeki çatlak ve kırıklar rahatlıkla görülebiliyor. Bazı çatlaklar o kadar geniş ki uçağımız içine düşse kaybolabilir! Sonra çekilen, yani küçülüp yok olan buzullardan geriye kalan ıssız vadiler başlıyor. Yıllarca dev buz kütlelerinin altında ezilen buzul yatakları pürüzsüz; gri bir renk almış. Dağların zirvelerine yakın yerlerde ise genç buzullar göze çarpıyor.

 BUZLA YAZILAN TARİH

Alaska’da 75 bin kilometrekarelik alana yayılan buzulların oluşumu için çok uzun süreler gerekiyor. Buzullar donmayla değil, birikmeyle oluşuyor. En basit anlatımıyla, eriyenden fazla kar yağması ve zaman içinde karların yeniden kristalleşerek sertleşmesiyle meydana geliyorlar. Karada oluşan buzulların kendi içlerinde türleri var; sirk buzulu, vadi buzulu, dağ eteği buzulu ve takke buzulu gibi. Aysbergler, yani buz dağları ise kıyılarda oluşan buzulların erime veya dalga aşındırmasıyla koparak denize düşmesiyle meydana geliyor. Alaska’da fotoğrafladıklarım ise vadi buzulları. Onlara bakarken sadece bugünü değil, uzun yıllar öncesinin havasını, toprağını ve suyunu da görmüş oluyorum aslında, çünkü içlerinde sıkışmış toprak ve hava da barındırıyorlar. Alaska’nın buzulları ve diğer doğa varlıklarının iyi korunmasında nüfusun seyrekliğinin de payı var. Burası, 1 milyon 718 bin kilometrekarelik alanıyla ABD’nin en büyük eyaleti ama nüfusu sadece 710 bin. Türkiye’nin yüzölçümünün 783 bin 500 kilometrekare olduğunu düşünürsek, Alaska’nın genişliğini daha iyi anlayabiliriz. Eyaletin, idari olarak bağlı olduğu ABD’yle kara sınırı bulunmuyor, çünkü arada Kanada var. Bu kuzey eyaleti Bering Boğazı’yla da Rusya Federasyonu’na komşu. Zaten ABD bu toprakları 1867’de Rusya İmparatorluğu’ndan 7,2 milyon dolara satın almıştı. 19’uncu yüzyılın sonunda altına hücum döneminde bölgeye ilginin artmasıyla da yeni yerleşimler kurulmuştu. Ancak Alaska her zaman ABD’nin en bakir ve uzak eyaleti olarak kaldı. İşte bu uzak diyarın görece küçük bir köşesinde, Buzul Körfezi’nin etkileyici manzaraları üzerinde süzülürken, hava hissedilir derecede soğuyor. Neyse ki en güzel buzullara yaklaştık. Körfezin son noktasında bulunan 19,31 kilometre genişliğindeki Johns Hopkins Buzulu’nu fotoğraflamak düşündüğümden zor oluyor. Buzulun üzerinde uçarken, yan kapıdan sadece vadiyi çevreleyen dağlar görülebiliyor. Oysa ben buzulu boylu boyunca görmek istiyorum. Telsizden isteğimi pilotumuza söylediğimde, “o halde sıkı dur, biraz macera yaşayacağız” diyor. Vadinin sağındaki ve solundaki dağ sırasının arasında bir çember çizmemiz gerekiyor. Ancak vadinin darlığı ve alçak uçuştan dolayı çizeceğimiz çember o kadar küçük ki, buzulun fotoğrafını çekebilmek için sadece birkaç saniyem var. Neyse ki pozlama süresi artık saliselerle ölçülüyor, birkaç saniye uzun sayılır! Yine de sert rüzgâr ve uçağın sarsıntısı nedeniyle çekim o kadar da kolay olmuyor. Sayısını hatırlamıyorum, ama en azından dokuz-on çember çiziyoruz bu fotoğraf için. Johns Hopkins Buzulu’nun içlerine doğru uçarken hava o kadar soğuyor ki kameram artık hata vermeye başlıyor. Aslında hata veren sadece o değil, parmaklarımı da hissetmiyorum. Kara bulutların içinde yol alırken, yağmur ve sulu kar uçaktan içeri giriyor. Her fırsatta limitlerini zorlayan, doğaya meydan okuyan insanları her şeye rağmen hayatta tutan şey, haddini bilmesidir belki de! Ait olmadığımız yerlerde fazla oyalanmamak gerekir. Güzelliğini bir süre bizimle paylaşan bu etkileyici coğrafya, “misafirliğin kısası makbuldür” türünden bir mesajla bizi uğurluyor sanki. Chuck, dönüş manevrasını yaptı bile… Dönüş yolunda buzullara titreye titreye veda ederken, bir yandan da düşünüyorum: Şu koskoca evrende, kısacık ömrümüzde ne için yaşıyoruz? Ömrümüzü nasıl dolu dolu yaşayabiliriz? Parmaklarım hâlâ soğuk, yüzümde titrek bir tebessüm. Birden anımsıyorum, 30 yaşındayım, ama şu son iki buçuk saat bir ömre bedel sanki. Mavi küremizi şekillendiren kadim varlıkların koynuna kadar girmişim. Şimdi yazarken olduğu gibi, mutluluktan boğazım düğümleniyor…

ALASKA’DA UÇMAK

Alaska’da karadan, denizden ve havadan buzul turları yapılıyor. Kara turları yerleşime karadan erişilebilir bir buzula yapılabiliyor. Ayrıca bir gözlem noktası da olmalı. Örneğin başkent Juneau yakınındaki Mendenhall Buzulu ve Seward kasabasındaki Exit Buzulu turları gibi. En popüler turlar tekneyle yapılıyor. En pahalı ve ekstrem olan ise uçak, ya da helikopter turları. 10-15 kişilik uçak turlarında kişi başı fiyat 300-500 dolar arası. (Ben, özel uçak için saatine 1250 dolar ödedim.) Eğer buzul üzerine iniş yapılacaksa rakamlar daha da yükseliyor. Alaska’da turizm sezonu mayıs ve eylül ayları arasında, ancak bölgede planlanacak tüm etkinlikler için sürekli değişen hava koşulları mutlaka hesaba katılmalı. Ertelemelere ve iptallere hazırlıklı olarak yola çıkmak en doğrusu.

2005-2008 © Mehmet İlbaysözü

All rights reserved. Photographs and text may not be copied, reproduced or distributed without the written permission of the owner.

Her hakkı saklıdır. Fotoğraflar ve yazılar, eser sahibinin yazılı izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya dağıtılamaz.

%d bloggers like this: