Doğal afet diye bir şey yoktur.

Doğal afet diye bir şey yoktur. Doğanın döngüsü, işleyişi vardır. Deprem, sel, çığ, toprak kayması, tsunami, yanardağ patlaması vs. olayların hiçbiri afet değildir. Bunların afet olduğunu düşünen insandır. 21. yüzyılda tüm bu doğal olaylara afet demek, akıl çağından nasibini almamış insanların harcıdır. Auguste Comte’un üç aşama yasasında bahsettiği teolojik evre 14. yüzyıla kadar, metafizik evre ise 19. yüzyıla kadar sürmüş ve nihayet yerini pozitivist evreye bırakmıştır. Teolojik evrede tüm olguların kökeni ve nedeni tanrısalda, metafizik evrede ise soyut kavramlarda açıklanmıştır. Ancak gözlem, deney, yanlışlama ve eleştiriye dayanan bilimin ışığında ilerleyen pozitivist evreden itibaren bu doğa olaylarını tanrısal ve soyut köken ve nedenlere bağlamanın gereği ortadan kalkmıştır. 21. yüzyılda hâlâ neden ve sonuçları teoloji ve metafizikte arayan insanların olması ya cehalet ya da art niyetle açıklanabilir. Cehalet ya da art niyet, nedeni ne olursa olsun, bu devirde, bu kişilerin yönetim erkini ellerinde tutmaları, bedeli çok ağır biçimde ödenen felaketlere yol açmaktadır.

Asıl afet, cehalete ya da art niyete batmış bu zihniyetin yönetimi elinde tutmasıdır. Celal Şengör hocanın “senin cehaletin benim yaşam kalitemi etkiliyor” sözü, bu hakikatin dile getirilmesidir.

Depremler milyonlarca yıldır olagelmektedir. Dünyanın bugünkü durumuna gelmesi depremler, yanardağ patlamaları, büyük donmalar, erimeler, kuraklıklar, doğal yangınlar, seller, tsunamiler gibi doğal olaylar sonucu olmuştur. Hayatımızı gezegenimizin hâlâ sıcak bir çekirdeğinin olmasına, dolayısıyla bu doğal olayların varlığına borçluyuz. Doğal olaylar, hâlâ teolojik ve metafizik evrelerde yaşayan ve yönetilen toplumları öldürebilir ancak bilimin ışığında yaşayan toplumlara pek bir zarar veremez.

Burada bilimi orantısız biçimde kutsadığım ve bireyin manevi dünyasını yok saydığım anlaşılmasın. Teolojik ve metafizik düşünce bireyler özelinde yararlı, hatta tedavi edici olabilir ancak tamamiyle rasyonel bir temele oturtulması gereken devlet kurumunun bu kafaya emanet edilmesi büyük bir felakettir. 21. yüzyılda yönetim ve karar alma mekanizmaları 14. yüzyıl kafasıyla yapılmamalıdır.

Din bireyde güzeldir. Hatta daha da ileri giderek bilimin birey için din kadar yararlı olmadığını bile söyleyebilirim. Tıbben tüm çareleri tükenmiş ve üç-beş ay ömür biçilen bir hastaya bilim, din ya da maneviyat kadar yardımcı olmayacaktır. Ancak konu devlet yönetimi olunca, bireyi kurtarabilecek güce sahip olan maneviyat, devleti bir kanserli doku gibi yok etmeye yetecektir.

Uzun lafın kısası, bundan bin yıl önce tanrının kader planı olarak kabul edilebilecek bir deprem, günümüzde sadece görkemli ancak olabildiğince masum bir doğa olayıdır.
Akıl çağı, doğal afetlerin sonunu getirmiştir. Artık “doğal afet” yoktur. Akıl çağında olsa olsa cehalet, art niyet, ihmal, liyakatsizlik, eğitimsizlik, çıkar ilişkileri, vurdumduymazlık, açgözlülük, hırsızlık, tembellik vardır.

2023 © Mehmet İlbaysözü

All rights reserved. Photographs and text may not be copied, reproduced or distributed without the written permission of the owner.

Her hakkı saklıdır. Fotoğraflar ve yazılar, eser sahibinin yazılı izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya dağıtılamaz.

%d blogcu bunu beğendi: